top of page

ZALİM KRAL VE BİLİNMEZLİKLER ÇUKURU

Ülkelerin birinde zalim mi zalim yaşlı bir kral yaşarmış. Bu Yaşlı Kral o kadar zalimmiş ki kendi danışmanlarından tutun da ülkedeki minicik karıncaya bile inanılmaz çileler çektirir, en küçük hatada halkın her ferdini kırbaçlatıp, aylarca hapse attırırmış. Yuvasına arpa taşıyan karınca biraz geç kalsa yuvasını darmadağın ettirirmiş. Yaşlı Kralın bu tavrı bir türlü düzelmiyor, her geçen gün tutumu daha da sertleşiyormuş. Yaşlı Kral güzel ve güneşli bir gün muhafızlarına ava çıkmak istediğini söyleyerek atları ve köpekleri hazırlama talimatı vermiş. Ve;

“Hep aynı yerlerde avlanmaktan çok sıkıldım.Bu sefer ülkenin kuzey sınırındaki ormana gideceğiz”

diye bağırmış. Her zaman sarayın yakınlarında avlanan Yaşlı Kral’ın talimatını duyan muhafızları ;

“Aman Efendimiz, orada Karanlıklar Ormanı var, bilinmezlik çukurları ile dolu, çok tehlikeli olabilir,lütfen yakında avlanalım diye yalvarsalar da Yaşlı Kral ikna olmamış, yola koyulmuşlar, 3 gün içinde Karanlıklar Ormanına varmışlar.

Yaşlı Kral muhafızlarıyla büyük bir keyifle avlanırken atının tökezlemesiyle kocaman ve derin mi derin bir çukurun içine düşmüş. İçine düştüğü çukur ormanın en bilinmez çukuru imiş. Muhafızlar zaten korku içinde avlanıyorken arkalarına bile bakmadan kaçıp saraya dönmüşler. Yaşlı Kral ise bu bilinmezlikler çukurunda aç susuz mücadeleye başlamış. Yukarı çıkabilmek için çok çabalamış ama nafile, başaramamış.

Saraya ulaşan Muhafızlar Yaşlı Kralın oğluna, Kralın bir anda çok derin ve korkunç bir çukura düştüğünü asla kurtulamayacağını söylemişler. Bu durum kısa sürede duyulmuş ve halk büyük bir sevinçle kutlamalara başlamış. Yaşlı Kralın oğlu ise hem ailesine hem de halkına babasının yaptıklarını düşününce ’’Eğer babam o derin çukurdan kurtulup, çıkıp gelirse mutlaka Tanrı onu affetmiştir diye düşüneceğim. Yok eğer gelemezse Tanrı cezasını çektiriyordur diye sabreceğim ‘’ demiş içinden.

Üstünden 3 mevsim geçmiş fakat Yaşlı Kral ülkesine dönememiş. Tahta da yaşlı kralın oğlu geçmiş. Genç Kral bir gün baharı karşılama kutlamalarında halkına envai çeşit yiyeceklerle dolu sofralar hazırlatırken, meydanın girişinde babasının dikildiğini ve kendisine gülümseyerek baktığını görmüş. Önce bunu bir rüya sanmış. Sonra babasının kendisine doğru ilerlemesi sırasında halkın diz çökmeye başladığını farketmiş. Şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi olmuş. “Ey sevgili halkım” diye bağırmış Yaşlı Kral. Sesi kendinden beklenmeyecek kadar sevgi ve şefkat doluymuş. Sonra devam etmiş. “Sizlere çok haksızlık ettim, zalimce davrandım, bu davranışlarımdan dolayı çok özür diliyorum. Lütfen beni affedin” deyince herkesin şaşkınlığı daha da büyümüş. Halk bir yandan Yaşlı Kralın bilinmezlik çukurundan nasıl çıktığını düşünürken bir yandan da nasıl böyle sevgi dolu hale gelip özür dilemeye başladığına anlam veremiyorlarmış. Yaşlı Kral meraklanan halka ve oğluna hemen başından geçenleri anlatmaya başlamış. “İlk günler çok çabaladım ama çukurdan çıkmayı başaramadım. Bilinmezlikler Çukurunda bilge bir köstebek bana neden ve nasıl toprak kazmam gerektiğini öğretti. Sonra onları nasıl biriktirmem gerektiğini. Onun yardımıyla suya ulaştım. Böylece susuz kalmadım. Yoruldum, acı çektim ve çok çabaladım ama çukurdan çıkamadım.” “Sonra bilge bir karınca biriktirdiğim topraklarla nasıl basamak ve tünel yapılacağını öğretti. Basamak ve tünel yaparken, çukura düşmeden önce yanlış yaptığım davranışları nasıl düzeltmem gerektiğini de düşünmemi istedi. Bunları düşünmeyi reddettim. Yoruldum, acı çektim ve çok çabaladım ama yine

çukurdan çıkamadım.” “Derken tüm kıvraklığıyla bilge bir yılan karşıma çıktı. Biriktirdiğim toprakları, kazdığım tünelleri ve basamakları nasıl düzeltmem gerektiğini anlattı uzun uzun. Bunları yaparken de çukura düşmeden

önce büyük bir sevgi ve tutkuyla yaptığım işleri düşünmemi istedi. Bunları düşünmeye çalıştım ama

olmadı. Yoruldum, acı çektim ve çok çabaladım ama yine çukurdan çıkmayı başaramadım.”

“Daha sonra Bilge Köstebek, Bilge Karınca ve Bilge Yılan biraraya gelip çukurdan çıkabilmem için

başka bir çözüm bulduklarını açıkladılar. Buldukları çözüm bana hem çok iyi geldi hem de çukurdan

çıkmamı sağladı. Köstebek, Karınca ve Yılan bana uzun uzun sarılıp sevgilerini aktardılar. Bana o kadar sıkı sarıldılar ki her seferinde kendimi daha güçlü, daha mutlu ve sevgi dolu hissettim.

Babasının bu ilginç kurtuluş hikayesini dinleyen genç kral Tanrıya, önce babasını affettiği için sonra da onu sevgi dolu hale getirdiği için şükretmiş. Tacını da başından çıkarıp babasına uzatmış. Yaşlı Kral ise;

“Yo sevgili oğlum, o tacı sen daha çok hakediyorsun, yapacağımız kutlamalarda bana uzun uzun sarılırsan bu bana yetecektir” demiş.

© 2016  Levent Sağıroğlu
bottom of page