top of page
UÇAN ERİK AĞACI

Evrenin çok uzak bir köşesinde boşlukta salına salına dolaşan bir erik ağacı varmış. Bu özgür erik ağacı gönlünce galaksileri şöyle bir gezer, yaşadıklarını, gördüklerini tüm evrene duyurur, bundan da çok keyif alırmış. Göz kamaştıran parlak yıldızlarla sohbet edip, göktaşlarıyla yarışır, bazı gezegenlerde de dinlenip onların hikayelerine şahit olurmuş.

Bu yüreği kıpı kıpır yemyeşil erik ağacı kocaman kırmızı bir gezegeni ziyaret ettiği günlerin birinde dallarından birinin çok yorulduğunu fark etmiş. Yorulan dalını dinlendirmek ve biraz da ferahlatmak için bu kor kırmızı gezegende su aramaya koyulmuş. Kırmızı gezegen ise kendisine hiç yardımcı olmuyormuş. Bu duruma biraz üzülen erik ağacı günlerce aradığı suyu bulamayınca kor kırmızı gezegene sesini duyurmaya karar vermiş.

  • Heyyy! Kırmızı gezegen , sana sesleniyorum. Duymuyor musun beni? Cevap versene. Geldiğim günden beri sesin soluğun çıkmıyor. Hep uyuyorsun. Suya ihtiyacım var, lütfen bana yardımcı ol. Yoksa dallarımı dinlendiremem. Köklerimi içinde bekleteceğim küçük bir su birikintisi  olsa yeter bana. Heyyy!  diye bağırıp durmuş.

Kırmızı gezegen öyle derin bir uykudaymış ki üstüne düşen göktaşlarının çıkardığı gürültü bile onu uykusundan uyandıramıyormuş. Çaresiz bir şekilde su aramaya devam eden erik ağacı rüzgarlı bir tepede dinlenmeye karar vermiş. Köklerini yumuşak toprağa daldırınca bir serinlik hissetmiş. Erik ağacı ferahlamaya başlayan köklerinden tüm dallarına yayılan suyun verdiği hafiflemeyle derin bir uykuya dalmış. Günlerce, haftalarca  uyumuş uyumuş ve kökleri de tüm tepeye yayılmış. Kırmızı gezegenin derinliklerine doğru her gün ilerleyen kökleri öyle uzamış öyle uzamış ki toprağa sıkı sıkıya tutunmuş ve gezegenin en büyük ağacı olmuş.

Gezegenin en büyük ağacı olması uçan erik ağacının kendisiyle gurur duyduğu en önemli özellik olmaya başlamış. Dallarına konan türlü kuşlara, üzerinde gezinen tırtıllara ve selam verdiği her meteora ne kadar büyüdüğünü anlatıp duruyormuş. Uçan erik ağacını çok iyi tanıyan ve onun eskiden anlattığı maceraları dinleyen bir tukan bir gün , ‘’ Senin anlattığın hikayeleri, maceraları özledik ama sen aylardır sürekli kendinden ve ne kadar irileştiğinden bahsedip duruyorsun, çok sıkıldık artık. Eskiden bir çok galaksi ziyaret eder, bize heyecanlı maceraları oyunlar oynayarak anlatırdın. Tabi şimdilerde uçamıyorsun da…’’ deyince uçan erik ağacı çok üzülmüş. Tukan belki de haklı diye düşünmeye başlamış. Dinlenirken köklerimi bu kadar uzun süre toprakta bekletmemeliydim belki de. Çok büyük ve güçlü bir ağaç oldum ama eskisi gibi heyecan verici maceralar yaşadığım söylenemez diye düşünmeye başlamış. Son zamanlarda yaşadığım tek macera önceki ay dallarımı sıyırıp geçen küçük bir göktaşıyla tanışmamdı diye üzüntü ile iç çekmiş. Uçan erik ağacı o kadar üzülmüş o kadar üzülmüş ki dalları her geçen gün güçsüzleşip kırılmaya başlamış. Dallarını kaybetmeye başlaması uçan erik ağacının ziyaretçilerini de kaybetmesi anlamına geliyormuş. Türlü çeşitli kuşlar, tırtıllar ve meteorlar da daha az ziyaret eder olmuşlar.

Kırmızı gezegen üzerinde olan bitenden habersiz ağzını kocaman açarak esnemiş ve derin uykusundan uyanmış. Uyandığında üzerindeki ağacı fark edince şaşkınlıkla gözlerini kocaman açmış ve sen de nereden çıktın? diye haykırmış. Erik ağacı kalan son birkaç dalını yere düşürerek başından geçenleri ve gezegendeki durumunu büyük bir üzüntü ile anlatmış. Kırmızı gezegen erik ağacına  üzülmemesini , isterse tekrar uçabilmesi için ona yardımcı olabileceğini söylemiş. Heyecanlanan ağaç bunun nasıl olacağını anlamadığı için sorular sormaya başlamış. Peki ben kocaman köklerimi nasıl topraktan çıkaracağım? Zayıflayan dallarımla nasıl yükseleceğim? Çok güçsüz hissediyorum, bunu nasıl başaracağım? diye soru yağmuruna tutmuş Kırmızı gezegeni.

Kırmızı gezegen kahkahalarla gülerek, ‘’benim etrafımda dönünce ortaya çıkardığım gücü bilmiyorsun demek, seni sevimli şey’’ diye dallarını okşamış erik ağacının. Ardından, çevresinde adeta dans edercesine dönmeye başlamış kırmızı gezegen. Öyle hızlı dönüyormuş ki üzerinde yer alan her şey teker teker gökyüzüne savrulup oradan da uzayda kaybolup gidiyormuş.

Uçan erik ağacı da güçlü köklerini topraktan ayırmaya başlamış, kalbi yerinden çıkacak gibi atarken dallarından gökyüzüne yükselmek için yardım alıyormuş. Kırmızı gezegenin yüzeyinden tamamen ayrılıp gökyüzüne doğru yükselirken rüzgarın dallarını okşadığını hisseden Uçan erik ağacı kendini çok mutlu hissetmiş. Kırmızı gezegenden uzaklaşırken  minnettarlığını belirterek dallarını sallıyormuş.

Uçan erik ağacı yeni maceralara atılacağı galaksilere doğru ilerlerken kırmızı gezegende geçirdiği günleri unutmaya başlamış…

© 2016  Levent Sağıroğlu
bottom of page